Kooperatif Bir Geleceğe Doğru

Tüm dünyada kooperatifler ekonominin her sektöründe yer alan işletmeler olmakla beraber yalnızca kâr odaklı değil daha geniş ilke ve değerler doğrultusunda faaliyette bulunmaktadırlar. Kooperatifler ve diğer işbirliğine dayalı kuruluş ve işletme biçimleri örneğin mütüeller, toplumsal işletmeler ve ortaklıklar, toplumsal dayanışma ekonomisinin parçalarıdır. Bu oluşumlar tarihte kamu sektörü ve mevcut işletmeler tarafından karşılanamayan mal ve hizmet ihtiyacını temin etmek için ortaya çıkmıştır. Bu oluşumların ortak özelliği, mal ve hizmet üretirken ekonomik ve toplumsal faydayı da birlikte gözetmektir. Ayrıca, kooperatifler ve mütüeller, ortakları etkileyen önemli konularda demokratik olarak karar alan ve ortakların kooperatifin sahibi olduğu üyelik tabanlı işletmelerdir.

Hızla değişen çalışma dünyasında kooperatif işletmeler ortaklarının giderek daha da karmaşık hale gelen ihtiyaçlarını karşılamak, geçim kaynaklarını geliştirmek, ortaklarına hizmetler sunmak ve çalışma bulmak alanlarına katkılarıyla bir rönesans niteliğindedir. Kooperatifler dünyada yaklaşık en az 272 milyon kişiyi istihdam etmektedirler ve 25 ülkeye yayılan en büyük ilk 300 kooperatif, 2015 yılı için 2,5 trilyon dolar ciroya sahiptir. Kooperatifler, tarım, finans ve konut sektörlerinde çalışan milyonlarca insanın geçim kaynağı olarak kritik bir öneme sahiptir. Bununla birlikte, kooperatiflerin çalışma yaşamının geleceğindeki zorluklara göğüs gerebilmesi ancak uygun eylemlerin eşgüdümlü ve zamanında yürütmesiyle gerçekleşebilir.

2001’deki Arjantin krizi de dahil olmak üzere farklı mali krizler sırasında, yeni tür kooperatifler oluşmuş ve mevcut kooperatifler büyümüştür. Kooperatif işletmeler halen sürmekte olan ekonomik kriz süresince dayanıklı işletmeler olarak değerini göstermiştir. Finansal kooperatifler üyelik yapısı, kontrol ve kar mekanizmaları gibi bir dizi avantajların birleşimi nedeniyle yatırımcı sahipli bankalara göre krizle daha iyi başa çıkmıştır. Tasarruf ve kredi kooperatifleri, kooperatif bankaları, kredi birlikleri özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelere kredi akışı sağlamıştır. Bu tür yapılanmalar doğrudan ve dolaylı istihdam yaratarak bölgeler arasında istikrarı sağlayarak istikrarlarını korumuşlardır. Mütüel ve sigorta kooperatifi şirketleri de 2007’deki ekonomik krizin başından beri diğer sigorta sağlayıcılarından daha iyi performans sergilemişlerdir. Kooperatif sigortacılarının geliri yüzde 22 artarken sigorta piyasası genel olarak yüzde 8 düzeyinde artmıştır. Benzer şekilde, kooperatif sigortacılarının sektördeki pazar payı aynı süreçte büyümüştür.

Yerel ekonomilerde kooperatif ve diğer sosyal dayanışma ekonomisi işletmeleri ve kuruluşları gibi ekonomik aktörlerin paraya ve finansal hizmete erişime artan ihtiyacını karşılamak için yeni finansal mekanizmalar oluşmakta ve daha da oluşması beklenmektedir. Kooperatifler geleneksel fon fırsatlarına erişemediklerinde ya da alternatif finansman mekanizmalarıyla bağlantı kurmak istediklerinde, yeni kaynak yaratma planlarını araştırmaktadırlar. Dayanışma temelli bu mekanizmalar:

i. finansal erişimi demokratikleştirmeyi;

ii. finansal alana dayanışma ve karşılıklılık uygulamalarını ve değerlerini yeniden yerleştirmeyi;

iii. yerel ekonomik kalkınmayı teşvik etmeyi ve

iv. topluluk yapılarını canlandırmayı amaçlarlar.

Kendiliğinden birlikte örgütlenmeye ve kooperatifçilik ilkelerine dayanan bu mekanizma örnekleri etik bankacılığı, finansal kooperatifleri, kalkınma kooperatiflerini, dayanışma mikro finansını, tamamlayıcı para akışını, toplum temelli tasarruf planlarını, katılımcı bütçelemeyi, kitlesel fonlamayı, dijital para akışını, sosyal etkili yatırımları, etki yatırımını ve diğerlerini içerir.

Mevzuata ilişkin engeller (kredi birlikleri gibi) ya da finansman kaynaklarındaki güvensizlik (kitlesel fonlama mekanizmaları gibi) dolayısıyla bu yeni mali mekanizmaların yeni kurulmakta olan kooperatiflerin kullanımı için hazır ve erişilebilir olmaması gibi zorluklara rağmen bu yeni mali mekanizmaların çoğalması beklenmektedir.

İşçi kooperatifleri; kooperatif sermayesine, yürütme ile ilgili kararlarda eşit oy hakkına ve yönetim kuruluna seçilme hakkına sahip olan işçiler tarafından yönetilen işletmelerdir. Hizmet ve perakendeden eğitim ve üretime kadar her türlü işletme, işçilerin mülkiyetinde ve kontrolünde olabilir. İşçi kooperatiflerinin hayatta kalma oranlarının en az diğer işletme türleri ile aynı seviyede seyretmesi işçi kooperatiflerinin sürdürülebilir işletmeler olduğunu kanıtlamaktadır. Bu kooperatifler, iş koruma ve verimlilik konusunda da iyi bir rekora sahiptirler.

Tarihsel olarak işçi sendikaları, yeni kooperatiflerin kurulmasında, mevcut olanların güçlendirilmesinde ve kooperatifler aracılığıyla üyelerine hizmetlerin desteklenmesinde yer almışlardır. Kanada, Japonya, İtalya, İspanya, ABD ve Birleşik Krallık olmak üzere pek çok kuzey yarım küre ülkesinde işçi sendikaları, kooperatifleri desteklemişledir. Bu ülkelerde kooperatiflerin büyüme düzeyleri özellikle dönüşüm süreçlerinde etkileyici düzeydedir.

Son zamanlarda birkaç işçi sendikası, üyeleri için kooperatif işletmeleri yeniden keşfetmiş ve kayıt dışı ekonomide çalışan işçilerin kooperatiflerine destek vermiştir. Kooperatif işletmelerindeki “bir ortak bir oy” temelli eşit oy hakkı özellikle kırsal ve kayıt dışı ekonomide kooperatif ortaklarını sosyal diyalog sürecinde önemli aktörler haline getirirken gerekli olan meşru temsiliyeti vermiştir. Şeffaflık, sorumluluk, hesap verilebilirlik, katılım, insanların ihtiyaçlarını karşılama, hukukun üstünlüğüne saygı gibi iyi yönetişim özellikleri işçi sendikalarına hitap eden bir iş modeli olan kooperatif kimliğinin de özellikleridir.

İşçi sendikaları ve kooperatifler arasında ortak strateji geliştirilmesi işçi haklarında gerilemeyi, emeğin esnekleştirilmesini, iş kaybını ve özelleştirmeyi engellemeye odaklanmaktadır. ABD’de Birleşik Çelik İşçileri Sendikası (USW) ile İspanya’da 100’den fazla işçi kooperatifi birliği olan Mondragon Internacional arasındaki işbirliği yoluyla işçi sendikası tarafından desteklenen kooperatiflerin kurulması üzerinde durulmaktadır. Bu işbirliği, enerji ve toptan gıda ticareti gibi alanlarda çok sayıda işçi-tüketim kooperatiflerinin kurulmasıyla sonuçlanmıştır. The Nurses Can (Hemşireler Yapabilir) adlı kooperatif ABD Kaliforniya’da Hizmet Sektörü Çalışanları Birliği’nin yerel şubesinin desteğiyle kurulmuştur. Bu kooperatifin lisanslı hemşire ortakları internette çevrimiçi ortamlarda başvuru yoluyla bakıma ihtiyacı olanların kendilerine doğrudan erişmesine fırsat vermektedir. İşçi sendikaları ve kooperatifler arasındaki bu tür dayanışma örnekleri dünya çapında artmakta ve çalışma dünyasında meydana gelen değişikliklere karşı strateji geliştirmek için bu artışın devam etmesi beklenmektedir.

Mali ve ekonomik krizler sırasında birçok işletme kapanmış ve bu da iş kayıplarına yol açmıştır. Pek çok işletme kurtarılamayacak durumda olmasına rağmen ekonomik potansiyele sahip firmalarda çalışan işçiler, çalıştıkları şirketleri satın alarak işçi mülkiyetindeki işletmelere dönüştürmüştür. İşçi kooperatiflerine giden bu geçiş her zaman işletmelerin başarısızlığından kaynaklanmamaktadır. Bu durum özellikle işletmelerin geleceği için belirli bir planı olmayan durumlarda ve emekliliği gelmiş işletme sahiplerinin bulunduğu durumlarda görülmektedir. Bu şekilde dönüşüme uğramış işletmeler büyümeye devam ederken verimlilikleri potansiyelin altında kalsa da bu tür işletmelerdeki ücretler ilgili sektörlere göre ortalamanın üzerindedir. Söz konusu dönüşüme uğramış işletmelerin hayatta kalma oranı görece yüksektir. Bu, diğer türdeki işçi kooperatiflerinde de görülebilen bir eğilimdir.

İtalya, İspanya, Fransa, Brezilya, Yunanistan ve Kanada gibi pek çok ülkede, yakın zamanlarda değişen çalışma dünyasında yükselen bir trend olan bu tür işletmelerde yeniden yapılandırmayı kolaylaştıracak mali ve yasal destek sistemlerini yürürlüğe koyan bir dizi kanun yürürlüğe girmiştir.

Serbest meslek güney yarımkürede çalışanlar arasında oldukça yaygındır. Kuzey yarımkürede ise özellikle iş gücü piyasasına yeni girenler arasında yaygınlaşmaktadır. İstikrarlı bir iş ve sigortadan yoksun bağımsız sözleşmeli işçilerin ve serbest çalışanların dahil olduğu serbest meslek sahipleri, acentelik ücretleri ve geç ödemeler gibi ek işlem maliyetlerinin ve sözleşme yokluğunun üstesinden gelmek için kooperatiflere yönelmişlerdir. Çalışanların kendi kendinin patronu olduğu ekonomi modelinde çalışanlar da kendi çevrimiçi programlarını da geliştirerek aracıları ortadan kaldırmaya yarayan kooperatif işletmeleri kurmaktadır. Böylelikle, kendi işlerini nasıl yürütecekleri hakkında daha fazla söz sahibi olurlarken bazı hak ve menfaatlerini geri istemelerine imkan sağlanmıştır.

Dünya genelinde işçiler arasında artmaya devam eden kayıt dışı istihdamın insana yakışır iş kapsamında ciddi eksiklikleri bulunmaktadır. İşçiler düzensiz ve düşük gelirli işlerde işçi haklarından ve sosyal güvenceden yoksun olarak çalışmaktadırlar. Güney yarımkürede kayıt dışı ekonomideki istihdam ilişkilerinin belirsizliği atık toplayıcılar, seyyar satıcılar, ev eksenli çalışanlar gibi kayıt dışı çalışanlar tarafından kurulan kooperatif işletmelerin ortaya çıkmasına ön ayak olmuştur. Kooperatiflerin, kayıt dışı ekonomide çalışanlar ve işletmeler için ölçek ekonomisi yoluyla resmiyet kazanmak ve yerel yönetimlerle ve aracı firmalarla müzakere gücünü elde etmek amacıyla bir seçenek olmaya devam etmesi beklenmektedir.

Kayıt dışı küresel iş gücünde en savunmasız işçi grupları arasında yer alan kadınların önemli bir kısmı ev işlerinde çalışmaktadır. İstihdam şartları belirgin olmaksızın evlerde çalışarak bakım hizmetlerini sağlayan bu kadın işçiler pek çok ülkede iş hukuku kapsamında yer almamaktadır. Evlerde temizliğe giden bu çalışanların kooperatifleri ortaklarını desteklemek için çevrimiçi platformları da kullanarak finans, eğitim ve işe yerleştirme gibi hizmetleri sağlamaktadır. Bu kooperatifler, analık izni ve ücretli izini de içeren daha iyi istihdam koşulları için pazarlık etmek amacıyla özel istihdam bürolarına bir alternatif olarak ortaya çıkmaktadır. Ev eksenli çalışanların kurduğu kooperatif işletme örneklerine Kore Cumhuriyeti, Tirinidad ve Tobago, ABD, Hindistan ve Filipinler gibi pek çok farklı ülkede rastlanmaktadır.

Küresel anlamda, yeni çalışma biçimleri ve büyüme modelleri göz önüne alındığında, kooperatiflerin etki yaratmak için benzersiz fırsatları bulunmaktadır. Diğer sosyal ve toplumsal dayanışma işletmeleri ile kıyaslandıklarında; kooperatifler, pek çok sektörde değişen iş dünyasındaki zorluklara yanıt vermek için yükselen bir ekonomik alternatif olarak gözükmektedir.

Tüm işletmeler, üretim miktarını ve çalışmayı temel alırken, kooperatif işletmeler kendilerini, karşılıklı dayanışma ile dayanışma temelli mülkiyet ve yönetim anlayışını sağlamak üzere konumlanmışlardır. Çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve sürdürülebilir bir gelecek sağlamak için çalışan diğer toplumsal, çevreci ve ekonomik hareketler; kooperatiflerinde demokrasi, eşitlik, kendi kendini yönetme, katılımcılık, koruma ve seçim hakkı gibi aynı değerleri ve ilkeleri paylaştığını kabul etmektedir.

Kooperatifler, gösterdikleri direnç, canlılık ve potansiyele rağmen genellikle marjinal ekonomik aktörler olarak kalmaktadırlar. Yönetim hakkında bilgi eksikliği gibi içsel zorluklar ve yasal engeller gibi dışsal zorluklar kooperatiflerin önünde bulunan birkaç zorlayıcı sınırdır. Kooperatif modeli, çalışma hayatındaki değişikliklere cevap verebilecek kapsamlı bir strateji olmayabilir; fakat bu model Birleşmiş Milletler tarafından, sürdürülebilir bir geleceğin sağlanmasına katkıda bulunabilecek ekonomik aktörlerden biri olarak kabul edilmiştir.

Son yıllarda uluslararası kooperatif hareketi, çalışma hayatının geleceğinin de yer aldığı küresel politika tartışmalarında, daha fazla savunulması ve temsil edilmesi gerektiğini fark etmeye başlamıştır. Kooperatif işletmelerinin ve hareketlerinin yüzleştiği mücadelelerin bazıları aşağıda sıralanmıştır:

Kısıtlayıcı yasalar ve çalışma dünyasındaki değişiklikleri yansıtan güncel bir kooperatif mevzuatının olmaması sebebiyle pek çok ülkede kooperatif işletmeler için elverişli bir ortam bulunmamaktadır. Sosyal dayanışmacı ekonomi için de daha etkili bir düzenleyici ortam talebi artmaktadır.

Finansman kaynaklarının güvenilir olmaması iyi kooperatif uygulamalarının çoğalmasını ve büyümesini engellemektedir. Geleneksel finansman kaynakları yeni kooperatif oluşumları ve diğer sosyal dayanışmacı ekonomi girişimleri hakkında yeterli bilgi sahibi olmayabilirler. Kooperatifçilik eğitimi ve öğreniminin pek çok ülkede kurumsal altyapısının sınırlı olması, kooperatif işletmelerin bir kooperatifçilik anlayışı oluşturmasını zorlaştırmıştır. Kooperatifler ve kooperatiflerin geniş anlamda istihdama ve ekonomiye etkisi üzerine ülkeler ve bölgeler arası karşılaştırılabilir istatistiklerin bulunmaması siyasa ve uygulamayı bilgilendirebilecek araştırmalarda kooperatiflerin analiz birimi olarak kullanılmasını engellemektedir. Kooperatiflerin yereldeki ortaklarının ve yararlanıcılarının ihtiyaçlarına odaklanması, kooperatiflerin ulusal ve uluslararası düzeyde politika tartışmalarına katılmasını engellemektedir.

Bu zorluklar göz önüne alındığında, değişen çalışma dünyasında kooperatiflerin geleceği aşağıda belirtilen alanlarda birlikte nasıl çalışabileceğine bağlıdır:

Düzenleyici Çerçevelerin Geliştirilmesi: Yeni tür kooperatiflerin başlaması ve gelişmesi için yasal destek sağlayan yeni düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu düzenlemelerde kooperatiflerdeki ortakların, çalışanların ve kullanıcıların haklarının korunması göz önünde bulundurulmalıdır.

Ölçeğe Erişim: İyi kooperatif uygulamalarının yaygınlaşmasını ve artış göstermesini desteklemek için en uygun finansal araçlar ve aracıların geliştirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Kooperatifler hakkında daha iyi bir anlayışın geliştirilmesi amacıyla eğitim ve öğretim programlarına kooperatifçiliğin dahil edilmesi gerekmektedir.

Kanıta dayalı veri ve bilgi üretimi: Kooperatiflerin etkilerini belirlemek ve farklı kurumsal yönetim modellerinin avantajları ve dezavantajları hakkında karşılaştırmalı analizler yapmak için kooperatif istatistiklerine ilişkin uluslararası yönergeler etkin hale getirilmelidir.

*Bu yazı Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından yayınlanan, Çalışma Dünyasının Geleceği adlı kitapçıktan kısaltılarak alınmıştır.

Paylaşmak güzeldir...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir