İnsan Merkezli Fikirlerden İnsandan Güç Alan Sermayeye…

Platform kooperatifçiliğinin vaat ettiklerini gerçekleştirmeye başlarken karşılaştığımız zorluk, üretken işletmeler için hayal gücü veya fikir eksikliği değildir. Daha iyi, daha eksiksiz ve son derece sevecen insanlar olmak için ihtiyacımız olan platformları, ağları ve ürünleri yaratmak isteyen kişi eksikliği de yoktur.  Lider, yaratıcı, teknolog veya örgütleyici eksikliği de. Eksik olduğunu düşündüğümüz tek şey sermayedir.  Ancak bunun böyle olması gerekmez ve platform kooperatifçiliğini gerçekleştirmek için gerekli kaynakların olduğunu kanıtlamak için bugünden daha doğru bir zaman yoktur.

Bunu deneyimlerime dayanarak söylüyorum. Çalışan kişiler için güç üretme vaadiyle işletmeler kurmaları için organizatörlere ve girişimcilere destek ve yatırım sağlamaya odaklanan iş gücü destekli bir inovasyon laboratuvarı olan The Workers Lab bünyesinde çalışıyorum. ABD’nin, milyonlarca işçinin temel ihtiyaçlarını karşılama olasılığı çok az olan işlere saatlerini harcadığı bir düşük ücret ülkesi haline geldiğini tespit ettik. Bunun sonucu, en belirgin biçimde 2008 çöküşünde görülen sosyal ve ekonomik bir kriz oldu. İşçilerin durumunun iyileşmesi ve işçilerin ekonomimizde ve demokrasimizde aktif bir rol oynaması gerektiğini düşünüyoruz. Bunun nasıl gerçekleşeceği konusunda bazı dersler dahi çıkardık.

MEVCUT GİDİŞAT

Platform kooperatifçiliği çevresindeki diyaloglarda fikirler ve sermaye arasında algılanan bir uyuşmazlık var. Birçok kişinin, insanları ihtiyaçlarıyla güçlü bir biçimde bağlamayı vaat eden platformlar oluşturma konusunda büyük fikirleri var. Ancak bu kişiler, fikir aşamasından yaratma aşamasına geçiş için gereken sermayeyi nereden bulacağını bilmediğinden, fikirlerini test etmekle veya prototip geliştirmekle mücadele ediyor.

Fikirler ve sermaye arasında algılanan bu uyuşmazlığın iki nedeninin olduğunu söyleyebilirim. Birincisi, iyi niyetli teknolog veya girişimcilerin genellikle platformlarını kullanmak, benimsemek veya platformlarına sahip olmak isteyebilecek kişilerle irtibatta olmamasıdır. Bu durum, bu platformlardan en fazla fayda sağlayacak ve onların var olması için para verecek kişilerden uzak, butik çözümlerin yaratılmasına yol açıyor. Kurucular ve potansiyel kullanıcılar arasında daha yakın bir bağ olsaydı, platformlara kaynak sağlamanın, onları yaratmanın ve doğrulamanın daha fazla yolu olurdu.

Sermaye ile fikirler arasındaki uyuşmazlık algısının ikinci nedeni, birinci nedeniyle ilgisiz değildir: nihayetinde mevcut sisteme meydan okuyacak bir çalışmayı desteklemek için bir şekilde geleneksel sermaye kaynaklarını elde etme beklentisi söz konusudur. Bunun yerine, finansal görünümü domine eden güç dengelerini bozmaya başlayan radikal bir hayal gücüne erişmemiz gerekir. Bunu yapmak için kendimizden başlamalıyız.

“BİZ” TAM OLARAK KİM?

Platformların kurucuları ve son kullanıcıları genellikle birbirinden çok farklıdır. Günümüzde platform kooperatiflerinin nasıl kurulacağını öğrenmeye çalışan çoğu kişi halen yarattıkları platformun yöneticisi ve sahibi olduğunu görmek istedikleri kişilerle çok az ilişkisi olan veya hiç ilişkisi olmayan erkeklerdir. Kullanıcılarını gerçek üyeler ve ortaklar olarak görme konusunda ciddiyseler, sermaye uyuşmazlığı olarak algılanan şey, aslında bir müşteri uyuşmazlığıdır.

Bu bana, The Workers Lab’deki deneyimimizi anımsatıyor. Platformu, yakın zamanda eğitim almış kamyon sürücülerini faydaları olan nitelikli işlerle buluşturmak için genç bir beyaz girişimci kurmuştu. Yatırım dünyasında henüz yeni olan bizler, herhangi bir işin işsizlikten iyi olduğu şeklindeki, dile getirilmeyen varsayıma dayanarak, işverenlerin ihtiyaçlarını işçilerin ihtiyaçlarının üstünde tutmak istiyorduk. Girişimciyle görüştük ve kalifiye işçileri, doğrulayabilecekleri nitelikli işlerle buluşturma amacında ısrar etmek yerine iş hedeflerini işverenlerin taleplerini karşılayacak biçimde yeniden tasarlamaya kolayca ikna oldu.

Bu nadir görülen bir durum değildir. Platform kooperatifçiliğinin vaat ettiği şey, en fazla marjinalleştirilen ve geleneksel platformlarda en fazla sömürüye maruz kalan kişilerin gidebileceği yeni bir yer yaratmaktır. Ancak eski moda sermayenin cazibesi, bu kapıyı daha açılmadan kapatabilir.

Birçok lider bu uyuşmazlığı fark etmiş olup, buna doğrudan müdahale etmek için yorulmak bilmeden çalışır. Bunun bir örneği, Austin, Texas’ta Workers Defense Project tarafından bir eğitim, izleme ve sertifika işletmesinin kurulmasıdır. Texas’ın inşaat sektöründeki göçmen işçiler üzerindeki kontrolden çıkmış sömürüyü ve koruma eksikliğini gidermek için on yıl süren bir örgütlenme evresinin ardından bu kuruluş, göçmen işçilerin güvenlik eğitiminin hem sağlayıcısı, hem de faydalanıcısı olduğu, saha denetçisi olarak çalışabildiği ve birlikte inşaat projeleri için sertifikasyon koşullarını belirlediği bir işletme kurdu. Beyaz dışı ırkların ve göçmenlerin yaşadığı topluluklara kendi işletmelerinin liderleri olarak hareket etmeleri için yatırım yaparak, işçiler, bu işteki “biz” sözcüğünün dünyadaki “biz” sözcüğü gibi görünebileceğini ortaya koyuyor.

KİMİN PARASI?

Kullanıcıların sahip olduğu platformları, kendi değerlerimize uyarlamadan yaratmamız olasıdır. Gerçek uyarlama, işletmenin onu işleten sermayeye uyarlanmasıdır.

The Workers Lab’de insanların fikirleri ve ihtiyaç duydukları kaynaklar arasında köprüler kurarken karşılaştıkları zorlukların arkasındaki nedenleri gördük. Öncelikle, adaletin yanında çalıştığını düşünen bizler, sıklıkla bu yolculukta sermayenin olumlu bir araç olamayacağına ikna oluruz. Bunu, devletin kâr amacı gütmeyen kuruluşlar olarak sübvanse ettiği büyük vakıflarca finanse edilen türdeki örgütleyicilerden tekrar tekrar duyduk. Kendi içinde barındırdığı karşıtlıkların aksine, sermayeden sakınmak, aktivist kimliğinin bir parçası haline gelmiştir.

Bu arada başkaları da, sömürücü platformları destekleyen sermaye kaynaklarının, yürüttükleri kooperatif faaliyetlerini finanse etmesini bekler. Bu olasılık sadece düşük değil, aynı zamanda yıkıcıdır. Böyle bir yaklaşım, oyunun kendisini değiştirmeden oyunun kurallarını değiştirme beklentimizi azaltır.

The Workers Lab’de platform kooperatifçiliği konusundaki azmimizin kooperatifçi finansman ile barıştırmak istiyoruz. Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu, JOBS Yasası ile sıradan insanların kendi değerlerine en uygun şirketlere yatırım yapabilmesine ilişkin yeni kitle fonlama kuralları getirdi. Bu yeni kurallar, akredite olmayan yatırımcıların yatırım yapmasına ve aynı zamanda yatırımların aracıların müdahalesi olmadan yapılmasına olanak tanır. Böylece, faydalı olmak ve ortaklık etmek istediğimiz kişilere karşı esnek olmamız kolaylaşmıştır.

Tabii ki bu yeni kurallar aynı zamanda daha sömürüye dayalı platformların oluşturulmasına ve bunlara yatırım yapılmasına da olanak tanır. Ancak bu imkanı bu amaçlarla kullananları ortaya çıkarabilme özelliğimizi, örgütlenip kötü amaçlı aktörleri ifşa ederek kullanabiliriz. Bunu yapmak, kolektif kaygılarımıza ve hayallerimize yakınlaşmamıza yardımcı olur. Bize yatırım yapan biz olduğumuzda, yeni değişim türleri mümkün olur.

Bugünden yıllar sonra dönüp platform kooperatifçiliği hareketine baktığımızda, bunun çalışan insanları sömüren, insan refahının değerini düşüren ve kârları her şeyin üstünde tutan platformlar dalgasından ortaya çıktığını görmeyi umuyorum. Platformların kullanımının, sahipliğinin ve paylaşımının nasıl olacağı konusunda norm haline gelmiş alternatifler yaratmış olacağımızı umuyorum. Daha geniş kapsamlı olarak, dünyamız için sermaye ve yaratım tabirlerini yeniden belirlemiş olacağımızı umuyorum.

Yazan:  Carmen Rojas  Çeviri: İbrahim Hoca Kaynak: From People-Centered Ideas to People-Powered Capital, Ours To Hack and Own,  Or Books, New York, 2016,  sf: 192-195

Paylaşmak güzeldir...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir