
Açık platformları daha fazla özgürlük ve yenilikle eş anlamlı görmeye alışığız. Ancak, Google, Facebook ve diğer teknoloji devletinin yükselişiyle gördüğümüz gibi, büyük şirketlerin domine ettiği açık platformlar yalnızca piyasa normlarının ve değer çıkarıcı iş modellerinin sınırları içinde “ücretsiz”dir. Evet, açık platformlar hiçbir (parasal) maliyet talep etmeksizin kullanıcılara birçok değerli hizmet sunar. Ancak, bir mal veya hizmet maliyetsiz olarak sunulduğunda, bunun anlamı ürünün kullanıcı olduğudur. Bu durumda, platform sahiplerinin sınırsız erişim istediği emtia, kişisel verilerimiz, dikkatimiz, sosyal tutumlarımız, yaşam biçimi davranışımız ve hatta dijital kimliklerimizdir.
Bu açıdan, birçok açık platform pek de masum değildir. Bunların birçoğu, baskın kurumsal oyuncuların belirli bir çevrimiçi etkinlik sektöründe tekelleşip para kazanmasını sağlayan yapısal dinamiklerle desteklenen teknolojik kalelerdir. Bu durumda, bu platformlara dayalı piyasa gücü, kullanıcıların yaşamlarını gözetlemek, açık birlikte çalışma ve paylaşımın önüne bazen rekabet önleyici şekillerde engeller koymak ve kullanıcıların bu platformlarda elde edebileceği içerik ve deneyimi manipüle etmek için kullanılabilir.
Açık gibi görünen platformların bu sonuçları tamamen şaşırtıcı olmamalıdır. Bu platformlar, kapitalist piyasaların özel varlıkların alınmasının yollarını tasarlayıp bunları kişisel kazanç için maden gibi çıkarmasına yönelik bilindik çabayı temsil eder. Bu durumda cevher bizim bilincimiz, yaratıcılığımız ve kültürümüzdür. Sermayenin daha ileri görüşlü kesimleri, (öngörülen, ancak deşifre edilemeyen kullanım koşullarıyla) bir platform sahibi olmanın içeriğin fikri mülkiyet haklarına sahip olmaktan daha kazançlı olabileceğini fark eder.
Dolayısıyla, kapitalist piyasaların sunduğu merkantilist “özgürlükler”in ötesinde en temel insani ve sivil açıdan özgürlüğü önemseyenlerimiz için kritik soru, belirli devredilemez ve vazgeçilemez insan özgürlüklerinin ve paylaşılan kültürel alanların nasıl korunacağıdır. Baskın ağ alanlarımız önce yatırımcıların, şirket yönetim kurullarının ve piyasa ölçütlerinin taleplerini karşılamak zorunda olduğu sürece ifade özgürlüğümüz, örgütlenme özgürlüğümüz ve yenilik yapma özgürlüğümüz gelişebilir mi?
Piyasaların ötesinde de var olan insani özgürlüklerin korunması konusunda ciddiysek, şirketlerin kontrolünün standart türlerinin ötesine geçen yeni platform kooperatifçiliği biçimleri geliştirmeye başlamamız gerektiğini düşünüyorum. Kullanıcıların kendi çevrimiçi paylaşımlarının faydalarını karşılıklı hale getirmesini sağlayan teknik, örgütsel ve mali formların öncüsü olmamız gerekir. Kişisel bilgilerin ve dijital kimliğin, bu bilgilerin güvenilir bir koruyucusu olup olmayacağını bilmediğimiz üçüncü taraflara zorla ve gizli bir biçimde emanet edilmesinden kaçınmalıyız.
Ortak kaynak temelli platformlara geçmenin başka yolları vardır. David P. Reed’in 1999 tarihli “That Sneaky Exponential” başlıklı ufuk açıcı makalesinde ifade ettiği gibi, ağların ürettiği değer, etkileşimler “en iyi içerik” temelli bir yayın modelinden denkler arası işlemlerin olduğu bir ağa dönüştükçe üstel olarak artar. Yine de, en değerli gruplar, ortak hedeflere ulaşmak için grup üyeliğini kolaylaştıran, yani ortak kullanılan kaynaklar gibi muamele edilen ağlardır.
Reed, insanların ortak amaçlar için “ücretsiz ve sorumlu üyelik” araçlarına sahip olduğu bu “grup oluşturma ağları”nın değerinin 2n olduğunu tespit etmiştir (n = ağdaki üye sayısıdır). Bu, fantastik derecede güçlü bir büyüme eğrisidir. Reed’in analizi, Facebook, Twitter ve diğer özel ağ platformlarının ürettiği değerin tam gelişmediğini, çünkü katılımcıların birbirine güven geliştirmek için yalnızca sınırlı araçlara sahip olduğunu ortaya koyar. Kısaca, ortak kullanılan kaynakların değer potansiyeli, iş modelinin bir parçası olarak düşürülür.
Tüm bu nedenlerle, hayal gücümüzün ve amaçlarımızın odak noktasının platformlardan dijital ortak kaynaklara kaymaya başlaması gerekir. Kendiliğinden örgütlenen ortak kaynak kullanıcılarının etkileşim ve yönetişim koşullarını kontrol edebilmesi ve işbirliklerinin ve paylaşımlarının meyvelerini toplayabilmesi gerekir.
Açık erişimli platformlardan yönetilen dijital ortak kaynaklara: dağıtık, otonom üretimin oluşturabileceği değerin tamamından faydalanmak istiyorsak, ağ temelli denk üretiminin aşması gereken temel zorluklardan biri budur..
Çeşitli hukuki ve teknolojik yenilikler, ortak kaynak kullanımının araçları olarak (piyasa tarafından finanse edilen) açık platformların yapısal sınırlarına hitap etmeye başlıyor. Bu girişimler yeni olsa da büyük gelecek vaat ediyor.
BLOCKCHAIN’İN POTANSİYELİ
Açık platformları dijital ortak kaynaklara dönüştürmenin bir aracı, Bitcoin dijital para birimi ağının temelinde yatan blockchain defteridir. Bitcoin’in kendisi benzer kapitalist işlevlere (vergi ödememe, spekülasyon yoluyla özel mülk biriktirme) hizmet edecek biçimde tasarlanmış olsa da, blockchain defteri, açık ağlar üzerinde son derece güvenilir ve çok yönlü kolektif eylem biçimlerine olanak tanıyabilmesi açısından önemlidir. Bunu da, banka veya bir hükümet kurumu gibi üçüncü parti bir garantöre ihtiyaç duymaksızın bir dijital nesnenin (örneğin, bitcoin) kimlik doğrulamasıyla yapar.
Bu da, açık ağ bağlamında özellikle zor bir kolektif işlem sorununu çözer: Belirli bir dijital nesnenin – bitcoin, hukuki bir belge, dijital sertifika, veri seti, oy veya bir kişinin verdiği dijital kimlik – gerçek mi, sahte mi olduğunu nasıl anlayabilirsiniz? Tüm işlemlerin takibini yapan aranabilir bir çevrimiçi defter kullanmak suretiyle, blockchain teknolojisi, büyük bir dağıtık denkler ağında tutulan bir tür kalıcı kayıt işlevi görerek bu sorunu çözer. Böylece, merkezi bir konumda tutulan verilerden çok daha fazla güvenlik sağlanır çünkü kayıtların doğruluğu ağdaki o kadar çok düğüm arasında kaydedilir ki aldatılması imkansız hale gelir.
Bu kabiliyetleri nedeniyle, blockchain teknolojisi “dağıtık işbirliği örgütleri” (“dağıtık otonom örgütler” olarak da bilinir) adı verilen şeylerin oluşturulmasında kritik bir altyapı olarak işlev görebilir. Bunlar, temelde kendiliğinden örgütlenen çevrimiçi ortak kaynaklardır. Bir dağıtık işbirliği örgütü, blockchain teknolojisini kullanarak, üyelerine örgüt içerisinde blockchain’in yönetip garanti edebileceği belirli haklar verebilir. Bu haklar da, hakları hukuki olarak tanınabilir ve uygulanabilir bir hale getirmek için konvansiyonel bir hukuk sistemine bağlanabilir.
Blockchain’in ortak kaynakların kullanımını kolaylaştırmak için kullanılmasının ilkel bir örneği şudur: ABD’de Federal İletişim Komisyonu eski Başkanı Reed Hundt, blockchain teknolojisi kullanılarak konutlarda ortak kaynak olarak koordine edilen dağıtık bir güneş enerjisi ağının oluşturulmasını teklif etmiştir. Kayıt defteri, belirli bir ev sahibinin ne kadar enerji üretip diğerleriyle paylaştığının ve tükettiğinin kaydını tutacaktır. Böylece sistem, güneş enerjisi mikro şebekeleri veya ağları içinde bir değiş tokuş vasıtası işlevi görerek güneş panellerinin kullanılmasını teşvik edebilecek bir “yeşil para birimi” ile birlikte dağıtık güneş enerjisi şebekelerinin verimli bir biçimde örgütlenmesini mümkün kılacaktır. Blockchain, ortak kaynak temelli yönetişimi mümkün kılmak için ağ temelli bir mimari anlamına gelmektedir.
AKILLI İŞLEMLER
Bu deneme alanı, dijital ortak kaynak oluşturulması için bir atılım daha sağlayabilir: akıllı sözleşmeler. Paylaşımlı protokol (TCP/IP veya HTTP gibi) mimarisinde çalışan bu dinamik yazılım modülleri, açık ağ platformlarında yeni grup yönetişimi, karar verme ve kural uygulamanın yeni türlerini mümkün kılabilir. Şirketlere, kullanıcıların yasal olarak satın aldığı, DVD filmlerden e-kitaplara kadar çeşitli teknolojileri nasıl kullanacağına ilişkin sınırlamalar getirme yetkisi veren bir sistem olan dijital haklar yönetimi gibi, bu fikrin tam gelişmemiş ve kurumsal odaklı türlerine zaten aşinayız. Ancak, ağ üzerinde işbirliği yapma gücü netleştikçe, teknoloji alanında inovasyon yapan birçok firma asıl zorluğun dijital varlıkları kilitleyip özelleştirmek değil, belirli bir katkı sağlayanlar grubunun veya herkesin faydasına bunların yasal olarak denetlenebilir bir biçimde açık platformlarda güvenilir bir biçimde paylaşılmasının nasıl sağlanabileceği olduğunu kabul ediyor.
Günümüzde, yaptığı işlemler konvansiyonel hukuka da tabi olacak “akıllı” hukuki temsilciler görevlendirilmesine yönelik teknik sistemler kurmak için aktif olarak yürütülen birçok çalışma mevcuttur. Bu işlemler, tabii ki yeni piyasa türleri icat etmek için kullanılabilecek olsa da, yeni ortak kaynak türleri yaratmak için de kullanılabilir. Sonunda iki ayrı dünya birbiriyle etkileşime geçerek toplumun taahhütleriyle piyasanın faaliyetlerini bir araya getiren sosyal karma bir yapı oluşturabilir.
İlgili bir yazılım inovasyon dünyası, bilindik kooperatif yapılarını açık ağ platformlarıyla harmanlayarak çevrimiçi sistemler yoluyla kolektif müzakere ve yönetişim “ortak kaynak yaratma” etkinliği ortaya koymaya çalışıyor. Daha dikkate değer deneylerden bazıları, Loomio, DemocracyOS ve LiquidFeedback’tir. Bunların her biri, çevrimiçi ağların üyelerinin doğrudan, sürekli ve bir ölçüde karmaşık tartışmalar yürütmesini, ardından grubun düşüncelerini netleştirip katılımcıların bağlayıcı, meşru ve anlamlı gördüğü kararlar vermesini sağlamayı amaçlamaktadır.
DENK ÜRETİCİLER AĞI
Bu kabiliyetlerin doğal bir uzantısı olarak açık değer ağları (ADA’lar), sınırlı katılımcı ağlarının tanımlanabilir katılımcılar arasında kitle fonlaması yapmasını, bilgi için kitle kaynağı oluşturmasını ve ortak bütçeleme yapmasını sağlamaya çalışır. Enspiral ve Sensorica gibi ADA’lar, “yeni bir tür örgütlenmenin işletim sistemi” ve “yeni ekonominin pilot projesi” olarak tanımlanmıştır. Bu girişimler, birbirinden ayrı toplulukların üyeleri arasında dağıtık ve kendiliğinden örgütlenmiş sosyal yönetişim, üretim ve geçimin yeni türlerini kolaylaştıran dijital platformlardan oluşur. Ağlar, projeye herkesin katkı sağlamasını ve katkıların kendisi, deneyim ve kolektif olarak belirlenen başka kriterlerle ölçülmek üzere, yaptıkları katkıya göre ödüllendirilmesini sağlayacak biçimde örgütlenir.
Piyasanın kazancı yerine ev veya toplum içi ihtiyaçlara yanıt vermesi amaçlanan çoğu ortak kaynağın (örneğin, su, kent alanları, açık erişimli yayıncılık, FabLab’ler ve maker platformları için ortak kaynaklar) aksine, açık değer ağlarının piyasalara açılma konusunda herhangi bir çekincesi yoktur. ADA’ların kullanıcıları, sadece örgütsel ve kültürel bütünlüklerini ortak kaynak temelli denk üreticiler olarak korumak ister. Bunun anlamı, açık, yatay ve büyük ölçekli işbirliği ve koordinasyon; uygun olduğu durumlarda kaynakların bireysel erişimine, kullanımına ve sahipliğine izin verirken paylaşılan zenginlik ve varlıkların sorumlu bir biçimde korunarak yönetilmesi; ortak bir kayıt defteri sistemiyle bireysel girdi ve sonuçların muhasebesinin dikkatli bir biçimde yapılması ve projeye bireysel katkıya göre adil ödüllerin dağıtılmasıdır.
Platform kooperatifçiliği için yeni teknik ve örgütsel fırsatlar ile finansman fırsatları oluşturmaya yönelik bu girişimler ortaya çıkmaya devam etmektedir. Bunların tamamen işlevsel ve ölçeklenebilir olması için daha fazla deneme ve geliştirme yapılması gerekecektir. Yine de, merkezi, kâr odaklı platformlara cazip, çığır açma potansiyeli olan alternatifler getirirler. Gerçek ortak kaynak yaratma ve kullanıcı egemenliği için daha fazla güvenilir sistemler sağlayarak, bu yeni formlar yakında ortak dijital kaynakların ve kullanıcı tarafından işletilen piyasa formlarının konvansiyonel açık platformların değer yaratma kapasitelerini açmasını sağlayabilir.
Yazan: David Bollier Çeviri: İbrahim Hoca Kaynak: From Open Access to Digital Commons, Ours To Hack and Own, Or Books, New York, 2016, sf: 69-74